Osmanlı
Tarihi Ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -Xxıx-
Bu dizinin son iki deneme Aydınlanma Çağı’nın bir sonucu ve bir bilim kimliği ile uzantısı olan
antropolojinin alt dallarından bir olarak, insanın yazı öncesi dönemlerine ait
bulgular bağlamında maddi kültürel varoluş prehistorya tarihöncesi
perspektifinden bakarak Osmanlı ve paradigmik ilkeler konusu için
çıkarılabilecek ipuçlarını bulmaya çalışacağım.
Ama ilkin, gene dizinin tüm makalelerinde olduğu gibi ele alınan
denemede ilkeler e ipucu vermesi yönü ile incelenen konuya yönelik olarak kısa
bir bilgilendirme sunmakla yazıya başlamak istiyorum.
Denemenin başındaki tanımlama ya bakıldığında tarihöncesinin (1)
sona eriş tarihi yazının bulunuşuna dek sürdüğünden bu durumun kıtalara ve
bölgelere göre son derece değişken olması gerektiği kolayca anlaşılır. Örneğin
tarihöncesinin bitiş tarihi, Aşağı Mezopotamya Sümerler için 5500 yıl öncesine
dek giderken, Yeni Gine’nin yerli halkları içinse sadece 100 yıl kadar önceye
dayanır.
Öte yandan, antropolojinin, böylece de tarihöncesinin de
kurucusu olarak bilinen Danimarkalı antika-bilimcisi Christian Jürgensen Thomsen (2) tarihöncesi için, üçlü bir
düzen ile hem bol olmaları hem de binyılları aşan dayanıklılıkları nedeni
ile arkeolojik kazılar da
kolayca bulunabilen yapıntı malzemeleri taş, bakır ve demir e
dayanan bir bölümlendirme
dönemleri tanımı yapmıştır.
Günümüzde teknoloji veya araçsallaşma olarak da ifade edilen
insanoğlu doğa ve nesneler ile olan ilişkileri sonucunda bulgulayarak
kullandığı, maddi kültür diye adlandırılan yapıntısal şeyleri temsil eden
teknik olgu kadim geçmişe yönelik olarak incelenmesinin gerekliliği konusundaki
ilk düşünceler 16. Yüzyıl coğrafi keşifler
16. Yüzyıl coğrafi keşiflerle yeni bulunmuş yerlerden Kitab-ı
Mukaddes ’te hiç söz edilmemiş olmasının Avrupalı entelektüeller arasında
yarattığı şok hali, tarih yazı önceki döneminin de etraflıca araştırılması
gerektiği fikrinin doğuşuna temel etken olmuştur. Bu çığır açıcı gelişme,
toplumdaki dinsel gökselliği otoritesine karşın bilimsel yerselliğin dar çap ta
da olsa daha başlangıçta embriyonik yerleşik düşünce haline gelmesine yol
açarak 17. Yüzyıl bilimsel devriminin tetikleyicisi de olmuştur...
Ayrıca diğer bir taraftan da, insanoğlunun tarihöncesi konusu,
antikacılar için eski sikke ticareti işi ve meraklılar, entelektüeller ile
aristokrat koleksiyoncular nümizmatik hobisi faaliyeti şekline bürünüp bilimsel
alanın dışındakilerin de ilgisini çekerek uzun dönemler boyunca genel in
gündeminde kalarak Avrupa’daki önemini 19. Yüzyıl ortalarına dek sürdürmüştür.
19. Yüzyıl ortasından itibarense tarihöncesi Avrupa ’da üzerinde
hüküm süren devrimci atmosfer in tetiklediği maddeci düşünce etkisi bilimsel
nitelik kazanma yoluna girmiştir. Bu süreçte, giderekten efsaneler den
arkeolojik kazılar yönelen çalışmalar sonucunda da tarihöncesi gözlemsel
bulgulara dayanan bilimsel disiplin kimliğine kavuşmuştur.
Gene tarihöncesi antropoloji kimliği altında olarak, bu dönem
süresince jeoloji ve evrimsel biyoloji ile birlikte gözlem ve deney in dinsel
dogma ya olan bariz üstünlüğünün sonucunda Batı entelektüelliğinin özü olan
göksel hümanizm yersel hümanizme dönüşümünü de sağlamıştır. Böylece de 19.-20.
Yüzyıl kavşağında, insanoğlu iki buçuk milyon yıllık geçmişinin holistik
disiplini olması niteliğinin sahipliği ile öne çıkan tarihöncesi bilim
düşüncesi Batı dünyası yerleşik egemen anlayış olarak derinliğine nüfuzunda en
çok etken olan jeoloji, evrim antropoloji sonuncusunun en kritik özellikteki
alt disiplini olarak temayüz etmiştir.
Ve bu süreçte tarihöncesi, 20. Yüzyıl sonu ile 21. Yüzyıl başı
arasındaki dönemde paleo-genetik ve nüfus genetiğinin ortaya koyduğu bulgularla
sosyal ve beşerî bilimler deki merkezi konum u ve multi-disipliner karakteri
ile artık sadece akademik camia entelektüel dünya kritik önem bilimsel işlev
görmeye başlamıştır (3)
________________
(1) Bu konuda Wikipedi’nin yetersiz olsa
da https://tr.wikipedia.org/wiki/Tarih%C3%B6ncesi sayfasına
veya daha olan Wikipedia’nın
No comments:
Post a Comment