.

.

Friday, 3 September 2021

Osmanlı Tarihi Ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -X- (*)

 

Stigmerji olgusunun sosyal içerikli boyutunu inceleyen yazarların sayısı az olmamakla birlikte bunların içinde önde gelenlerden biri şüphesiz ki Francis Heylighen’dir (**).

Sibernetikçi olarak ün yapmış olan FHeylighen Belçika Brüksel Vrije Üniversitesi’nde Araştırma Profesörü olarak EvrimKarmaşıklık ve Biliş grubunun çalışmalarını yönetmektedir. Derlemsel anlak, karmaşık uyumlu dizgeler, biliş, öz örgütlenme ve stigmerji konularındaki çalışmaları ile dikkatleri dünyaca üzerine çekmiş bir akademisyendir. Stigmerji konusunu işlediği aşağıda URL’si verilen makalesinde (***) kavrama ilişkin çeşitli yönlere değinmektedir.

Önceki yazıda da belirtildiği gibi stigmerji, öz koordinasyon, yani bir olayda dıştan bir etkiye gerek duyulmadan eylemci (fail, ajan) tarafından bırakılan bir iz aracılığıyla oluşan endirekt koordinasyon ile kendisi ve öteki ajanların sonraki işlemi kendiliğinden yürütmesi fenomenini temsil eden kavramı ifade eden terimdir. Kavramın her tür sürece olan uygunluğu nedeniyle kısa süre içinde pek çok alanda uygulama bulmuş olması son derece dikkat çekici bir olgudur. Bu doğrultudaki gelişmeler sonucunda sosyal hareketlerin yönlenmesi de stigmerjik dizgeler bağlamında açıklanmaya başlanmıştır.

Bu kapsamda da, daha önce vurgulandığı gibi, stigmerji, «Occupy Movement” («İşgal Et Hareketi”) gibi yeni sosyal hareketler bağlamındaki açıklamalar için kullanım bulmuş olan biyo-mimikrik (canlılığı taklit eden anlamına gelmektedir) bir modeldir (***). Bu konuda çalışmalar yapan çeşitli «think-tank” ve akademik etkinlik gruplarından söz etmek olanaklıdır. London School of Economics’te profesör olan David Graeber (****) konunun uzmanı olarak tanınmış bir akademisyendir. Çalışmalarında tedhişçi olmayan direniş hareketleri diye tanımladığı yeni sosyal hareket tipinde hiyerarşik yapının reddi olan anarşist anlayışın etken olduğunu, yani pratik olarak belirtmek gerekirse olayı hiyerarşik olgu olmadan etkinleştiren şeyin stigmerjik dizge olduğunu savunmaktadır.

Öte yandan, «İşgal Et Hareketi”nin de dahil olduğu yeni sosyal hareketler olarak bilinen, günümüz sosyoloji incelemelerinin odağına yerleşmiş bu görüngeyi (fenomeni), «eski” olan yerine «yeni” olan bir paradigma üzerine oturtan ise Alman sosyolog Claus Offe (*****) olmuştur. C. Offe konuyu çerçevelerken değişmiş olan yeni aktörleri (ajanları) şöyle tanımlamaktadır: Bunlar hiyerarşik bir grup olmayıp belli bir konu çevresinde kendiliğinden bir araya gelerek oluşmuş etkin birlikteliklerdir.

Bu tam da stigmerjik oluşumun bir ifadesidir ki kitabın orijinalinin Fransızca olarak 1982’de yayımlandığı dikkate alınırsa stigmerji teriminin neden kullanılmamış olduğu anlaşılır. Belirtidiği gibi terim 1959’da bulunmasına karşın biyoloji alanı dışında 1990’lar sonrasında genel kullanıma girmiştir.

İncelememizin gelinen bu aşamasında sosyal hareketleri 1960’ların son çeyreğinden beri «eski” ile «yeni” şeklinde ayırmakta olan paradigmal değişimin kavramsal arka planına değinmekte yarar vardır.

Tarih yapıcı olay nişleri olarak «Yeni Sosyal Hareketler”, halen 90’lı yaşlarını idrak etmiş olan Fransız sosyolog Alain Touraine’nin çok boyutlu ‘68 Hareketi’ni açıklayabilmek amacı ile Marksist terminolojiden ayrılarak «sosyal sınıf « kavramı yerine «sosyal kimlik” kavramı üzerine inşa ettiği kavrayışı ifade eden bir terimdir. Böylece toplumsal hareketlerde sınıfsal ve «dikey hiyerarşik” eylem oluşumu yerine kimliksel ve «yatay ağsal” eylem oluşumu olgusuna yer vererek politik-ekonominin olaylardaki sınıfsal tekli boyutlu yaklaşıma karşılık sosyal-kültürel olayların kimliksel çoklu boyutlu yaklaşımını getirmiştir.

Bu yaklaşımın da daha önceki tarihsel kökenine inildiğinde, sonunda evrimci Veblenyan anlayışın özündeki ekonomik-sosyal politika olarak hem sermaye sınıfına hem de merkezileşmenin göstergesi olarak aylak sınıfa karşı olan «kurumsal iktisat” olgusunun izlerini bulmak olanaklıdır.

Denilebilir ki genelde19. Yüzyıl ortasından, daha kesin bir tarihle 1848’den itibaren sosyal hareketlerin «eski” açıklaması fiziksel Newtonyan, yani deterministik bir dünya görüşü zemininde kurgulanırken, 1968’den beri gündemde olan «yeni” açıklama bunu biyolojik Darwinyan olasılık üzerine kurulu nedensellik zemininde yapmaktadır.

Maddenin bir hali olarak gazlarda makro büyüklükler olan basınç ve sıcaklığı molekül düzeyindeki hareketliliğin istatistiksel hesabı ile tanımlayan Ludwig Boltzmann’ı bu vesile ile anmadan geçmek istemiyorum. Boltzmann’ın 19. Yüzyıl sonlarında Newtonyan mekaniğe dayanan gaz termodinamiğini moleküler durumların istatistikî bir toplamı olarak açıklayıp olasılığı fiziğin gündemine getirdiği gibi şimdi de 20. Yüzyıl’ın son on yılından bu yana tarihi başlatan olayların açıklanması stigmerjik olgularyani eşdeğer tekli durumların istatistiksel kümülâsyonuna dayandırılmaktadır. Böylece de bilimlerin genelindeki açıklamalar için kesinlik üzerine kurulu nedenselliğin yanı sıra artık olasılıksal nedenselliğin de rahatlıkla kullanım bulduğunu söyleyebiliriz.

________________

(*) Devam edecektir.

 

Mustafa ÖZCAN

 

Tuesday, 17 August 2021

VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI

 

Güney Marmara Kültür Platformları Birliğimizin kurucusu ve moderatörü Mustafa Özcan Beyin babası İbrahim Özcan Bey vefat etmiştir.

Cenazesi 17 Ağustos 2021 Salı günü Gönen Çarşı Camiinden öğlen namazına müteakip kaldırılacaktır.

Merhuma Allah’tan rahmet kalanlara sabır diliyoruz.


Friday, 6 August 2021

Osmanlı Tarihi Ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -IX-

 

Tarihin paradigmik ilkelerini ele aldığım dizinin bu bölümü ile gelecek aydakinde, stigmerji (stigmergy) kavramının tanıtımını yaptıktan ve önemini belirttikten sonra tarih ile olan ilişkisini ortaya koymaya çalışacağım.

Esas olarak enformatikte bilişimin (enformasyonun) kendiliğinden entegrasyonu ile ilgili algoritmaların oluşturulması sırasında bilginin toplulaştırılarak entegre olması olgusunu sağlamak ve bu işlemi tanımlamak için yakın zamanlarda kullanımı çok revaçta olan bir kavram, bir model (taslam) ve de bir yöntem olmakla birlikte stigmerjinin kökeni biyolojiye ve oldukça eskilere dayanmaktadır.

Stigmerjievrim kuramının iki görüngesi olan Darwinyanizm vLamarckizm’den kendine ikincisini şiar edinmiş, toplam 52 cilt tutan zooloji kitapları ile ün yapmış Fransız zoolog Pierre-Paul Grasse’ın (1895-1985) termitoloji kapsamında yaptığı çalışmalar sırasında 1959 yılında türettiği bir terimdir. Bu bağlamdaki anlamı ile stigmerjisosyal hayvanlar olarak karıncaların genetiğine işlenmiş olan topluluk çaplı işbirliğinin dolaylı koordinasyonu (eşgüdümü) davranışını tanımlar.

Böylece stigmerjiajan (karınca) ve aksiyon’un (etken ve eylem veya amil ve fiil diye de belirtilebilir), yani yuva yapmanın, dolaylı yolla koordine edilmesi şeklinde kendiliğinden ortaya çıkan bu durumu ifade eden kavramdır. Ayrıca bu kapsamda, bir öz-organizasyon biçimi mahiyetiyle, «belirim”e (emergence) ve «sürü zekası” (swarm intelligence) paradoksuna açıklık getirmeye yarayan bir olgu olarak da son derece yüksek bir öneme sahiptir.

Stigmerji terimi, 38 ciltlik «Zoolojinin Ele Alınışı” adlı dev zooloji dersi serisinde entomolojinin (böcekbiliminin) termitoloji (karıncabilim) dalını işlediği üç ciltlik bölümünde Pierre-Paul Grasse tarafından, anlaşılırlığı artırmak için benim yaptığım bazı ekleme ve değişikler ile şöylece tanımlanmaktadır:

«Stigmerji, termit yuvasının yapımında her bir karıncanın fiilen yaptığı ile en yakın çalışan komşusunu ve kendisini, bütün yapıyı tamı tamamına çevreye uyumlu bir şekilde oluşturmak üzere yönlendirmesi ile kendini gösteren içgüdüsel bir olgudur (**).

Bilindiği gibi, özellikle Afrika termitlerinin (karıncalarının) yuva yapım mimarisi sıcak çevreye uyum sağlamak için yer altına yönelmek yerine yer üstüne metrelerce yükselme biçimindedir. Sadece barınak olmanın ötesinde, bu yolla oluşan serinletici bir havalandırmayla çok sıcak olan çevreye uyum sağlanan bu mimari oluşuma, yani, fazladan olarak ortaya çıkan bu ekstra duruma, sinerji, ortaya çıkan fiili yapısal biçime ise belirim (emergence) denilmektedir.

Anlatılan sinerjik durum ile biçimsel belirime yol açan bu sosyal davranışın özündeki neden olan stigmerji, pek çok diğer bilimsel ve teknolojik alanın yanı sıra «Occupy Movement” gibi yeni sosyal hareketler bağlamında da kullanım bulmuş biyomimikrik bir modeldir (***).

Bu bakımdan konuyu, sosyal ve beşeri bilimler açısından tarih yapıcı bir süreç bağlamında irdelemek 21. Yüzyılda ortaya çıkabilecek küresel gelişmeleri önceden öngörebilme çabası için bir gereklilik olarak karşımızda çıkmaktadır.

Bu yöndeki irdelemeleri de, kendiliğinden ortaya çıkıp sosyal hareketleri tetikleyen insan-insan ilişkileri bağlamında, ancak, şimdiye dek yapıldığı gibi tepeden inerek değil de, tabandan, yani yerelden başlayarak yapmak gerekir. Bu kapsamda ortaya çıkan işbirliği nişini ise, bırakılan bir iz veya soyut bir işaret vasıtası ile kendiliğinden dolaylı olarak koordine olan bir durum mahiyetindeki sosyal stigmerjik sistem olarak ele almak gerekir.

Mustafa ÖZCAN